7.12.2013

Yeni



Bugün yeni bir şey yapmak lazım sanki.

Yeni bir kahve içmek, yeni bir kitabı alıp köşene çekilmek, herkesin seni onsuz düşünemeyeceği bir kolye, bir küpe, bir parfüm almak...

Bugün bir değişiklik yapıp yağmuru dinlemeden sahilde, parkta yürümek gerek sanki. Mis gibi havayı içine çekip yürümek lazım, yanında sadece sevdiklerin.
Panjurun ucundaki yağmur damlaları ne zaman düşer diye izlemek lazım uzun uzun. Sabırsızlığı yenmek lazım.

Yeni yıl kartları almak lazım, uzaklardaki sevdiklerine, yakınlarda olup az görüştüklerine, her gün görüp yine doyamadıklarına, hepsine güzel dilekler yazıp vermek lazım. Ufacık bir tebessüm yaratmak lazım.

Yeni yıl coşkusuna geçmek lazım, listeler yapmak lazım, ağaçlar süslemek lazım, dilekler dilemek, hediyeler almak lazım.

2013 beni yordu laflarına boş verip 2013'e öğrettikleri için teşekkür etmek lazım. 2014'ü muhteşem karşılamak lazım.

Şükretmek lazım, sahip olduklarına ve olacaklarına...

En önemlisi gülümsemek lazım, önce kendine, ruhuna, sonra başkalarına...


28.11.2013

Kış Halleri


Aman da mutlu insan olalım, pozitif olalım günlerinden birinde daha, yine bloguma aylar sonra yazı yazmaktayım. Zaten bloguma yazı yazmak iki uç noktadayken mümkün bende; pek mutlu Deniz, dev mutsuz Deniz... Arada normal hayatını sürdüren Deniz ile pek tanışmamış olabilirsiniz bu yazılarda.
Bunu da bir yoluna koymalı, yeni yıl kararlarına yazmalı :)

Ne yedim, ne gördüm, nereleri gezdim acaba yazmadığım zamanda diye düşünürken imdadıma instagram yetişti. Pek de gezmemiş, yememişim açıkçası. Daha çok sevgili köpeğimle aynı ruh hali içinde geçirdiğim bir ara dönem olmuş. İkimizin de ruh halini sanıyorum bu fotoğraflar özetliyor :)




Arada birlikte eğlendiğimiz zamanlar da olmadı değil. Kara kış yurdumuz semalarına uğramadan önce güzel gezdik. Çocuklar gibi şendik!


Her yurtdışı seyahati gezme değil. Bu sefer iş için 5 günlüğüne Bratislava'ya gittim ve tek çektiğim fotoğraf otel odamdan bu fotoğraf oldu. Sanırım ne kadar sıkıldığımı anlatmam için başka söze gerek yok.


Kitap okudum bol bol... 
En güzel terapim..



Bütün bu mıy mıy ruh hali içerisinde bol bol hayal kurdum, her kişinin hakkı kış depresyonumu güzelce yaşadım, tadında bıraktım. 

Yeni yıl heyecanına yavaş yavaş geçelim derim, o daha güzel sanki:)




22.09.2013

Bulutlara Bakalım mı?

Blogum Viyana bloguna dönmek üzere ama yine Viyana'dayız, mekanımız Leopold Museum.

Bir de üstüne utanmadan, bitmiş bir sergi hakkında yazacağım. Hani gidip, biz de görelim derseniz, şimdi bir yerlerde böyle bir sergi var mı, onu bile bilmiyorum.

Sergimizin adı "Clouds" nam-ı değer Bulutlar.

Leopold Museum'da birden fazla sergi aynı anda olur, ilginize, zevkinize göre çok farklı eserleri görmek mümkün. Biz de bir iki sergiyi beğeni ile gezdik, fakat "Bulutlar" sergisinin katına geldiğimizde benim kalbim çok daha farklı atmaya başladı.

İlk olarak bu güzel bulut ile karşılaşıyorsunuz. Etkilenmemek mümkün mü?
Sol tarafta ekranda yer alan bulutları hatırladınız mı?

20.09.2013

Dutch Wedding

Sosyoloji mezunu bir kişi olarak farklı kültürlere, geleneklere çok meraklıyım. Hatta sanıyorum antropoloji okuyup sırf buna odaklansam daha bile mutlu olabilirdim. O yüzden bu yazıyı yazarken pek keyifliyim.

Konumuz Hollanda'da nikah nasıl kıyılır.


Bir önceki yazımda huzurla geçen Hollanda tatilimi ve sebebi ziyaretimizi anlatmıştım. Şimdi söz verdiğim üzere biraz arkadaşımın düğün gününe ve Hollanda'da bir nikah nasıl kıyılırmışa bakalım.

18.09.2013

Huzuru Delft'te Bulmuş Olabilirim



Hayatımdaki en huzurlu günlerin bir kısmını; sanırım bu sene Hollanda'da yaşadım. 
 Hem de bu sefer seyahatin amacı da çok önemliydi, en can arkadaşlarımdan birinin nikahı için oradaydım.

Nikah için gidince, o turist olma karmaşasından uzaklaşıp, tüm vaktini ve heyecanını arkadaşına ve o güzel güne saklayınca; geriye kalan uzun kahvaltı sofraları, bol bol gezdiğin sokaklar, yediğin peynirler ile kendinden geçtiğin anlar ve bol bol muhabbet ettiğin saatler oluyormuş. 

Ben yine wifi buldukça instagrama bağlanan deniz modunda hayatıma devam ettim, o ayrı, ama bu 5 gün gerçekten de inanılmaz sakin ve huzurluydu. Huzurun ilk sırrı pek tabi seyahat amacımız olan evlilik ve sonra kaldığımız bungalovdu.


26.08.2013

Taptaze Anılar

Bu aralar íhmal ettiğim, beni en mutlu eden hobimi hatırlamak için kendime minik bir ara gaz çalışması...

Analog fotoğrafçılık, başarısız fotoğraflarına bakıp, yine de hayran hayran sırıtmaktır! İşte yeni fotoğraflar...

Gitmelere doyamadığım Viyana'da meşhur Mumok yani Modern Sanat Müzesi. (Yazarken hatırladım ki, orada bayıldığım bulut sergisini mutlaka ve mutlaka yazmalıyım, harika bir şeydi)
Mumok'un altında bayıldığım bir Lomoshop da bulunmakta!




Yazın ayakların uzatıldığı bu havuz, sonbaharda nispeten daha sakin. 
Odak, şu bu arama sevgili okuyucu 4 zoom seçeneği olan bir Holgacığa yüklenme!

28.07.2013

Gökçeada'da 4 Gün



Beklenen tatil geldi, sonunda bu yorgun ben de deniz ile kavuştum. Hem de mis gibi bir adada, tertemiz sularda, her dakika bir şeyler yiyerek, öyle keyifli, öyle güzel...

Öncelikle lüks bir tatil hayalinde değil iseniz, her gece ayrı eğlenceden ziyade, rakı-balık ve uzun sohbetler peşindeyseniz, bir tosta 20 TL verdiğiniz beachlerden gına geldiyse, üstüne mis gibi hava, tertemiz deniz peşindeyseniz, Gökçeada tatil için doğru adres olabilir.


29.06.2013

Viyana'da Yeme İçme

Geçtiğimiz ay gittiğim yerlere, fotoğraflara bakınca artık toparlayıp yazmanın vaktinin geldiğini anladım.

Aynı rota ile ilerleyip önce yine en sevdiğim şehirlerden Viyana ile başlayalım. Bitmedi, bitiremedim,
yetişemedim Viyana'ya, hem de 3.gidişim olmasına rağmen. Her gittiğimde daha da seviyorum, bayılıyorum!

Ben elinde "görülecek yerler" listesi olan turistlerden pek değilimdir. Neredeyse saat başı bir kafede bir şeyler içmezsem turist olduğumu anlamam. Çünkü gittiğim yerlerde en çok hoşuma giden şey "people watching" dediğimiz hadise; yani insanları, kıyafetlerini, konuşmalarını izlemek, kafanda onların hayat hikayelerini yazmak.

Peki biz o güzel hafta sonunda nerelerde oturmuşuz derseniz; minik listemiz aşağıda;

1. Kleines Cafe
Kahve molası için
Adres: Franziskanerplatz 3, Vienna 

Bulana kadar canımız çıktı, daha önce kazara bu kafeye yolu düşmüş ablam ve oraya yine gitmeliyiz şeklinde ısrarları sayesinde haberim oldu.

Meydana bakınca burası çok tanıdık dememin sebebi en sevdiğim filmlerden olduğunu daha önce de yazdığım "Before Sunrise"da bu meydanda akşam yemeğini yemeleriymiş. İzleyenler hatırlar, burada yanlarına bir falcı yanaşıyordu, çok güzel bir sahneydi.




16.04.2013

Özüme Döndüm

Bu aralar bloguma ve yazmaya daha fazla vakit ayırma kararı vermem ile beraber minik bir değişiklik ile blog adresimi; akılda daha kalıcı olsun,  neydi o İtalyanca kelimeler diye düşünülmeden hop diye bulunsun diye denizinkelimeleri.blogspot.com olarak güncelledim.

İnsanlık için pek küçük ve fakat benim için nispeten biraz daha büyük bu haberi bu yağmurlu Nisan gününde, yağmursuz, pırıl pırıl, mutlu mutlu gezdiğim bir Nisan gününden kalma bir Galata fotoğrafı ile taçlandırmak istedim.

Önümüzdeki ay ufukta gözüken Slovakya, Avusturya ve Hollanda seyahatleri ile blog'a efsane bir dönüş planlamaktayım!

Yaşasın yolculuk!


15.04.2013

Before Midnight



Bu aralar beni en çok düşündüren ve yüzümü en çok güldüren film "Before Midnight" oldu.

"Before Sunrise" ve "Before Sunset"i defalarca izledim, izlerim, izlettiririm. Her seferinde çok güler, çok hüzünlenirim.

Bu kadar izleyince, belki de pek çokları gibi, filmlerin ve hayatımın dönemlerinin iç içe girdiğini fark ettim.

Before Sunrise'ı izlerken; henüz üniversite yıllarında, Erasmus öğrencisi, gezen, seyahat eden, yeni insanlarla tanışan, daha umutlu, daha sorgulayan kendimi buluyorum ve evet o halimi çok özlüyorum.

Before Sunset'i izlerken şimdiki halim aklıma geliyor, büyümüş, yine sorgulayan ama belki biraz daha az hayal kuran, biraz daha sakin...

Kişisel tarihimle bu kadar özdeşleştirince ister istemez "Before Midnight" benim için, çok merak ettiğim ve özlediğim karakterler ile tekrar buluşmanın yanı sıra, hayatın bir sonraki getirisinin ön gösterimi olacaktı, bu yüzden filmden beklentilerim büyüktü. 

Spoiler vermek istemem ama beklediğime değdi ve garip bir şekilde bu ön gösterim ile kendimi daha da güçlü hissediyorum...

Bir de Yunanistan'a gitmek istiyorum! Mümkünse bu yaz...


24.03.2013

30 Gün Kararı

Havalar ısınınca, siz de enerji doluyor, yeni kararlar almayı seviyor iseniz; benim oldukça beğendiğim TED konuşmasını sizinle paylaşmak isterim. 



(Ben bu konuşmayı TED application'ı vasıtası ise alt-yazılı dinledim, alt-yazılı izlemek isterseniz, size de öneririm)

İşin özeti şöyle kendimize 30 gün boyunca bir şey yapma görevi veriyoruz. Hafta sonu ya da yorgunuz falan diye yırtmak yok ama, her gün bu belirlediğimiz işi yapıyoruz! 

Mesela Matt Cutts'ın denedikleri, her gün yazı yazmak ve bir fotoğraf çekmek olmuş. 1 ayda bu kararlılıkla kendisinin deyimi ile "berbat" da olsa bir romanı bitirebildiği için çok mutlu olduğunu söylediğini duyunca, bu aralar belki de benim de (özellikle bu vakitsizlikte) ihtiyacım olan motivasyonun "kötü de olsa yaptım" demek olduğunu fark ettim.

Öncelikle bu hafta olan tempomu düşünüp gerçekçi olup, sonra hayal kırıklığına uğramamak adına bu ay ki görevimi her gün fotoğraf çekmek olarak belirledim. Peh ne var ki bunda demeyin, ben de hemen hemen her gün instagramdı, facebooktu fotoğraf çektiğimi sanıyordum ama öyle değilmiş. 

Hafta 1 ve görev başarı ile ilerliyor. Mümkünse o gün beni mutlu eden bir fotoğrafı günün fotoğrafı olarak çekmeye çalışıyorum. Örneğin neredeyse güzel hiç bir şey yaşamadığım Çarşamba'nın fotoğrafı yediğim frozen yoghurt :) Dönüp bakınca bu hafta nasıl geçti sorusuna fotoğraflar ile çok rahat cevap verebildiğimi fark ettim. 

Bir sonraki aya görevimiz daha ciddi olacak. 

Son fotoğraf ise bu günün fotoğrafı, çünkü bugün aile ve Izo ile dolu dolu bir şekilde Moda Sahil'de geçti. Pek de güzeldi!



28.01.2013

Bonbons

Bazen tek bir fotoğraf sizi bambaşka yerlere götürmeye yeter.
Viyana sokakları...

27.01.2013

Çehov Makinesi

Bu seneyi bol tiyatro izleyerek geçirme kararıma uyuyorum ve uzun zamandır gördüğüm en etkileyici sahne tasarımı olan "Çehov Makinesi"ni de sizlere önermeyi borç biliyorum.

Yine İstanbul Devlet Tiyatroları'nda izleyebileceğiniz bu oyun şöyle anlatılmış; "Bu şiirsel oyunda büyük bir yazarın yaşam ve ölümü arasındaki döngüde oyunlarında yaratmış olduğu kendi karakterleriyle buluşması anlatılmaktadır. Çehov'un yazgılarını belirlediği kendi karakterleriyle gelişen bir tür karşılaşmalar zinciri..."

Çehov'un karakterlerine hiç hakim olmayan biri olarak ben öyküden, akıştan, oyunculuklardan ve sahne tasarımından inanılmaz keyif aldım ve rotamı bu oyunun akabinde Çehov'u biraz daha anlamak için bu ay Şehir Tiyatroları'na "Sevgili Doktor" ve "Vişne Bahçesi"ne çevirmeye karar verdim.



24.01.2013

Kontrabas

İstanbul Devlet Tiyatroları'nda enfes bir oyun oynuyor; "Kontrabas"

Yazan Patrick Süskind, yöneten ve oynayan ise Metin Bilgin.

Bir devlet memuru olan kontrabasçının müziği, toplumu ve hayatını sorgulamasını izliyorsunuz bir saat boyunca.

Sorulan sorularının bazılarının bu aralar benim de kendime sorduğum sorular olmasından mı, Mozart'ın evini gezmem akabinde müzisyenlerin biyografilerine merak sarmamdan mı yoksa Metin Bilgin'in enfes oyunculuğundan mı yada bunların bir araya gelip bana şahane bir saat geçirtmesinden mi bilmiyorum ama ben bu oyuna bayıldım!

İzlemeniz önerilir efendim.




9.01.2013

2013 Hazırız!

Uzun süren sessizliğimi bir fotoğraf ile bozmak ister, bu vesile ile daha çok yazı yazmamı sağlayacak applicationı denemek isterim.

Çok güzel bir yıl olsun!

Bunlar da ilginizi çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...