Bu aralar beni en çok düşündüren ve yüzümü en çok güldüren film "Before Midnight" oldu.
"Before Sunrise" ve "Before Sunset"i defalarca izledim, izlerim, izlettiririm. Her seferinde çok güler, çok hüzünlenirim.
Bu kadar izleyince, belki de pek çokları gibi, filmlerin ve hayatımın dönemlerinin iç içe girdiğini fark ettim.
Before Sunrise'ı izlerken; henüz üniversite yıllarında, Erasmus öğrencisi, gezen, seyahat eden, yeni insanlarla tanışan, daha umutlu, daha sorgulayan kendimi buluyorum ve evet o halimi çok özlüyorum.
Before Sunset'i izlerken şimdiki halim aklıma geliyor, büyümüş, yine sorgulayan ama belki biraz daha az hayal kuran, biraz daha sakin...
Kişisel tarihimle bu kadar özdeşleştirince ister istemez "Before Midnight" benim için, çok merak ettiğim ve özlediğim karakterler ile tekrar buluşmanın yanı sıra, hayatın bir sonraki getirisinin ön gösterimi olacaktı, bu yüzden filmden beklentilerim büyüktü.
Spoiler vermek istemem ama beklediğime değdi ve garip bir şekilde bu ön gösterim ile kendimi daha da güçlü hissediyorum...
Bir de Yunanistan'a gitmek istiyorum! Mümkünse bu yaz...